KBRN Derneği Yönetim Kurulu Üyemiz ve Kurumsal İlişkiler Direktörümüz Sümeyra Uçar’ın 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde yayınlanan “Küresel Nükleer Tehditler: NATO ve Güç Dengeleri” başlıklı yazısına aşağıda yer verilmiştir.
NATO'nun nükleer duruşu, esas olarak Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Fransa'nın nükleer yetenekleri tarafından belirlenmektedir.
ABD, NATO'nun nükleer caydırıcılık politikasında merkezi bir rol oynamaktadır. ABD'nin nükleer silahları, NATO müttefiklerinin güvenliğini sağlaması ve potansiyel saldırılara karşı caydırıcı olması için Avrupa'da konuşlandırılmıştır. Bu silahlar, NATO'nun nükleer stratejisinin bel kemiğini oluşturmaktadır.
Birleşik Krallık'ın bağımsız nükleer caydırıcılığı da NATO'nun toplam nükleer kapasitesine katkıda bulunmaktadır. İngiltere'nin Trident II D5 balistik füzeleriyle donatılmış Vanguard sınıfı denizaltıları, denizaltılardan fırlatılan nükleer silahları içermektedir ve bu da NATO'nun nükleer caydırıcılığını güçlendirmektedir.
Fransa'nın nükleer kuvvetleri bağımsızdır ve yine NATO'nun nükleer stratejisine katkıda bulunmaktadır. Fransa’nın nükleer cephaneliği, denizaltıdan fırlatılan balistik füzeler, hava tabanlı seyir füzeleri ve nükleer kapasiteli uçaklar içeren bir üçlü sistemden oluşmaktadır. Triomphant sınıfı denizaltılar ve ASMP-A nükleer seyir füzeleriyle donatılmış Rafale savaş uçakları, Fransa’nın caydırıcılık stratejisinin merkezindedir.
NATO’nun nükleer stratejisi; savunma ve caydırıcılık politikalarının temelini oluşturmaktadır. NATO'nun nükleer paylaşım programı kapsamında, ABD'nin nükleer silahları Almanya, Belçika, İtalya, Hollanda ve Türkiye gibi müttefik ülkelerde konuşlandırılmıştır. Bu strateji, NATO'nun kolektif savunma kabiliyetini güçlendirmekte ve üye ülkeler arasındaki güvenlik işbirliğini pekiştirmektedir. 2024 yılı itibariyle NATO, nükleer silahların modernizasyonu ve müttefik ülkelerdeki konuşlandırma stratejilerini güncelleme çalışmalarını sürdürmektedir. 2026 yılına kadar Almanya'ya Tomahawk füzeleri de dahil olmak üzere, uzun menzilli ateşleme yeteneklerinin konuşlandırılması planlanmaktadır.
Nükleer silahlar, günümüz dünyasında hem caydırıcılık hem de güvenlik risk unsurları olarak büyük önem taşımaktadır. Rusya'nın taktik nükleer silah kullanma ihtimali, İsrail ve İran arasındaki nükleer gerilimler ve ABD'nin nükleer hazırlıkları, uluslararası güvenlik dinamiklerini şekillendirmektedir. Bu bağlamda, nükleer silah sahibi devletlerin demeçleri ve politikaları, küresel güvenlik ve istikrarın geleceğini belirlemede kritik bir rol oynamaktadır.
Rusya, 5 bin 889 nükleer savaş başlığıyla, nükleer güce sahip ülkeler arasında ilk sırada yer almaktadır ve nükleer silahlarının caydırıcılık rolünü sürekli olarak vurgulamaktadır. Son yıllarda, Rusya'nın taktik nükleer silah kullanma olasılığına dair endişeler artmıştır. 2024 yılı itibariyle, Rusya Devlet Başkanı Vladimir PUTIN, gerektiğinde nükleer silah kullanma tehdidini sürdürmüş ve bu silahların ulusal savunma stratejisinin önemli bir parçası olduğunu belirtmiştir.
Özellikle Ukrayna'daki çatışmalar ve NATO ile artan gerilimler bağlamında, Rusya'nın nükleer silah kullanma ihtimali, uluslararası toplumda büyük bir kaygı nedeni olmaya devam etmektedir. PUTIN’in, aslında bu tehditlerinin ardında, izlemiş olduğu “Gerilimi Azaltmak İçin Gerilimi Artırma” doktrini yatmaktadır. Bu doktrin, Soğuk Savaş döneminde geliştirilen "taktik nükleer silahlar" ve "esnek karşılık" stratejilerinin bir evrimidir. Rusya, bu doktrini uygularken, 2000'li yılların başından itibaren ABD ve NATO ile artan rekabet ve çatışmalara yanıt olarak, askeri modernizasyon ve stratejik yeniliklere yönelmiştir. Sovyetler Birliği'nin geniş nükleer cephaneliğini devralan Rusya, küresel nükleer dinamiklerde merkezi bir oyuncu olmaya devam etmektedir.
İsrail’in 80 ila 200 arasında nükleer savaş başlığına sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu nükleer silahlar, genellikle Dimona'daki Negev Nükleer Araştırma Merkezi'nde üretilmiş ve yeraltı tesislerinde saklanmaktadır. Ayrıca uzun menzilli Jericho balistik füzeleri ve nükleer başlık taşıyabilen denizaltılara sahiptir. İsrail'in yaklaşımı, potansiyel düşmanlara karşı güvenilir bir nükleer caydırıcılığı sürdürmek, komşu devletlerin nükleer yetenekler geliştirmesini önlemek için askeri saldırılar düzenlemek, stratejik destek sağlamak için Amerika Birleşik Devletleri ve diğer müttefiklerle bağları güçlendirmek gibi unsurları içermektedir.
İran nükleer programında, barışçıl enerji amaçlarına hizmet ettiğini iddia etse de, birçok ülke ve uluslararası gözlemci, İran'ın nükleer silah geliştirme peşinde olduğundan endişe duymaktadır. İran, özellikle Natanz ve Fordow'da bulunan uranyum zenginleştirme tesisleriyle bilinmektedir. Bu tesisler, silah yapımına uygun seviyelere kadar uranyum zenginleştirebilecek kapasitededir. İran'a ilişkin başlıca endişeler, nükleer silah kapasitesine ulaşma potansiyeli ve bunun da Orta Doğu'da yaratacağı etki ile bölgesel istikrarsızlığı artırması ihtimalidir.
Kuzey Kore, Hindistan ve Pakistan gibi diğer nükleer silahlı devletler ise küresel nükleer güvenliğin karmaşıklığını artırmaktadır. Kuzey Kore'nin sürekli nükleer testler yapması, füzeler fırlatması, bölgesel ve küresel istikrarı tehdit etmektedir. Hindistan ve Pakistan arasında süregelen çatışma ve rekabet ise nükleer çatışma riskini artırmaktadır. Bu sırada Çin, nükleer cephaneliğini hızla genişletmekte ve Hint-Pasifik bölgesindeki etkisini artırmaktadır.
NATO üyesi olmayan Nükleer Silahlı Devletlerin tehditlerine karşı alınacak önlemleri ise; tüm nükleer devletleri diyaloğa ve silah kontrol girişimlerine dahil etmek, yanlış anlaşılma ve gerginliğin tırmanması riskini azaltmak için şeffaflığı ve iletişimi teşvik etmek, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT – Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear Weapons) gibi küresel yayılmayı önleme rejimlerine dahil etmek, desteklemek ve güçlendirmek şeklinde sıralayabiliriz.
Çağdaş nükleer ortam, küresel güvenliği tehdit eden ciddi riskler barındırmaktadır ve bu durum koordineli ve çok boyutlu bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu riskleri azaltmak için uluslararası toplum, diplomasiyi, silah kontrolünü ve işbirliğine dayalı güvenlik önlemlerini öncelikli olarak ele almalıdır. Uluslararası çerçeveleri güçlendirmek ve diyaloğu teşvik etmek, küresel güvenliği artırılabilecek ve nükleer çatışma tehdidi önemli ölçüde azaltılabilecektir.
Kaynakça:
NATO. (2020). NATO’s Nuclear Deterrence Policy and Forces. NATO website.
Arms Control Association, Russia’s Nuclear Modernization.
Federation of American Scientists. (2020). Status of World Nuclear Forces.
International Atomic Energy Agency. (2020). Safeguards and Verification. IAEA website.
United Nations Office for Disarmament Affairs. (2021). Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear Weapons (NPT), UNODA website.
Deutsche Welle
Mark Galeotti: "The Gerasimov Doctrine and Russian Non-Linear War"
Michael Kofman and Matthew Rojansky: "A Closer Look at Russia’s 'Hybrid War'". This article provides insights into Russia's hybrid warfare tactics and strategic objectives. Wilson Center Article
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsün (SIPRI) 2023 R