BAŞKA ÇERNOBİLLER YAŞANMASIN…
GİRİŞ
Soğuk savaş döneminin en önemli özelliklerinden birisinin de nükleer enerji ve buna bağlı olarak nükleer silahlanma yarışı olduğu görülmektedir. Ancak bütün dünyanın sahip olmak istediği nükleer reaksiyon sonucu enerji elde etme çabasına olumsuz bir hava yaratan durum ise Çernobil Nükleer Felaketi olmuştur. Çünkü bu felaket sonucunda yayılan radyasyon oranının, Hiroşima’daki oranın en az 100 katı olduğu belirtilmiştir. İlk başta gizlenen ancak daha sonra açıklanmak zorunda kalınan bu kaza pek çok ülkeyi etkileyen bir faciaya dönüşmüştür. Bu enerjiye sahip olan ya da sahip olmak isteyen ülkelerin Çernobil’den çıkaracakları pek çok dersin olmuş ve olacaktır.
Tarihin en büyük nükleer kazasının meydana geldiği Çernobil nükleer güç santrali Ukrayna’nın Kiev kentine 130 Km mesafede bulunmaktadır. Santral, Beyaz Rusya’ya 20, Rusya’ya 150 Km uzaklıktadır. Tesisin soğutma suyu, Dinyeper’in bir kolu olan Pripyat Nehri’nin yanında yaklaşık 22 Km2’lik bir alana sahip yapay bir göletten sağlanmaktadır. Kazadan önce tesisin 30 km’lik yarıçapı içinde yaşayan toplam nüfus 115.000-135.000 kişi civarındaydı.
KAZA NASIL OLDU
Çernobil Nükleer Santrali’nde ortaya çıkan kaza, her biri 1.000 Megawatt (MW) gücünde dört reaktördeki tasarım hataları ile reaktörlerden birinde deney yapmak için güvenlik sisteminin devre dışı bırakılması sonucu oluşan hatalar dizisi sonucunda meydana geldi.
Reaktörün çalışması ansızın durdurulduğunda, buhar türbinlerinin daha ne kadar süre çalışmayı sürdüreceklerini ve böylece ne kadar süre acil güvenlik sistemine güç sağlayabileceklerini öğrenmek amacıyla teknisyenler deney yapmak istedi.
Deneyin yapılacağı 25 Nisan 1986’da önce reaktörün gücü yarıya düşürüldü, ardından da acil soğutma sistemi ile deney sırasında reaktörün kapanmasını önlemek için tehlike anında çalışmaya başlayan güvenlik sistemi devre dışı bırakıldı.
26 Nisan günü saat gece 01.00 civarında teknisyenler deneyin son hazırlıklarını tamamlamak üzere ek su pompalarını çalıştırdılar. Bunun sonucunda gücünün %7’siyle çalışmakta olan reaktörde buhar basıncı düştü ve buhar ayırma tamburlarındaki su düzeyi güvenlik sınırının altına indi.
Normal olarak bu durumda reaktörün güvenlik sistemine ulaşması gereken sinyaller de teknisyenler tarafından engellendi. Su düzeyini yükseltmek için buhar sistemine daha fazla su aktarıldı ve saat 01.23’de deneyin fiilen başlatılması için koşulların oluştuğuna karar verildi.
Geri kalan öteki acil güvenlik sinyali bağlantılarını da kestikten sonra türbinlere giden buhar akışı durduruldu. Bunun sonucunda dolaşım pompaları ve reaktörün soğutma sistemi yavaşladı.
Yakıt kanallarında ani bir ısı yükselmesi görüldü ve yapım özellikleri nedeniyle reaktör tümüyle denetimden çıkmış oldu. Tehlikeyi fark eden teknisyenler reaktörün durdurulmasını sağlamak amacıyla bütün denetim çubuklarını derhal sisteme sokmaya karar verdiler.
Ama aşırı derecede ısınmış bulunan reaktörlerde saat 01.24’te yani deneye başlanmasından bir dakika sonra iki patlama oldu. Bu patlamanın ayrıntıları tam olarak bilinememekle birlikte, denetim dışı bir çekirdek tepkimesinin gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Üç saniye içinde reaktörün gücü %7’den %50’ye fırladı. Yakıt parçacıklarının soğutma suyuyla karşılaşması, suyun bir anda buhara dönüşmesine yol açtı. Oluşan aşırı buhar basıncı reaktörün ve santral binasının tepesini uçurdu. Reaktördeki zirkonyum ve grafitin yüksek sıcaklıktaki buharla karşılaşması sonucu oluşan hidrojen yanarak bütün santrali ateşler içinde bıraktı.
Reaktörün yaydığı tüm radyasyonun %25′i ilk anda geri kalanı da sekiz gün süreyle çevreyi etkiledi. Santralde bulunanlar ilk anda 400 rem’lik bir radyasyon aldılar (öldürücü doz 200 rem). 25 Ağustos’a kadar ölenlerin sayısı 31′i buldu. Öte yandan doğrudan radyasyon alanlar arasından kanserden binlerce kişinin öleceği ileri sürülmekteydi. Santral çevresinde 40 km yarıçapındaki daire içinde bulunanlar ortalama 12 rem radyasyonla karşılaştılar.
Ertesi gün ölçülen radyasyon normalin 100.000 katıydı; iki gün sonra 500 katına düştü. 135.000 kişi çevreden boşaltılarak başka yönlere taşındı.
KAZA SONRASI KRİZ YÖNETİMİ
Reaktör kalbine gereken ölçü aletleri yerleştirildikten sonra çevrenin temizlenmesi için reaktör binası 400.000 metreküp çimento ve 7.000 ton metal malzeme kullanılarak gömüldü. Ayrıca yeraltı sularının etkilenmesini engellemek amacıyla bir tünel açılıp binanın altı betonlandı. Bir yıl sonra reaktörün iç sıcaklığı 100 dereceye düştü.
Akarsuların temizlenmesi için Pripyat ve Uz ırmakları üzerine 130 filtre görevi gören baraj kuruldu.
Bir yandan Kiev’e su sağlayan Dinyeper göllerinin kirlenmesi önlenirken, öte yandan yeni bir su verme sistemi oluşturuldu. Kentin tüm besin maddeleri başka yörelerden getirildi. Çevredeki 7.000 kuyu kapatıldı.
Sovyetler Birliği Hükümet Komisyonu, 1986 yılı Haziran ayında, Çernobil nükleer güç tesisinin 4’üncü ünitesinin uzun süreli korunmasına yönelik bir yönetmelik çıkarmıştır.
On binlerce işçi tarafından 206 gün içinde yaklaşık 400.000 m3 beton ve 7.000 ton metal malzeme kullanılarak “lahit” adı verilen bir koruma binası inşa edilmiştir.
Yeni güvenli korunağın inşa edilmesi için “Korunak Uygulama Planı (Shelter Implementation Plan)” kapsamında, Almanya ve Fransa tarafından finanse edilen çok uluslu “Sarcophagus” projesi 1998 yılında başlamıştır.
Bu proje süresi üç yıl olarak planlanmış ve toplam 2 milyon avro bütçe ayrılmıştır.
Korunak Uygulama Planının amacı çalışanları, halkı ve çevreyi potansiyel radyasyon tehlikelerinden korumak için öncelikle yeterince güvenli olmayan eski lahit binasının üzerine bir korunak binası inşa edilmesi daha sonra da kazada tahrip olan Çernobil reaktörünün ve lahitin güvenli bir şekilde sökülerek bertaraf edilmesinin sağlanmasıdır.
KAZANIN TÜRKİYE’YE ETKİSİ
Atmosferik dağılımın Türkiye üzerindeki etkileri 1 Mayıs 1986 tarihinden itibaren görülmeye başlanmış ancak radyoaktif bulut hareketi ile yağış miktarlarına bağlı olarak bölgeden bölgeye farklılıklar göstermiştir.
Türkiye genelinde Doğu Karadeniz Bölgesi dışındaki alanlarda ölçüm yapılan bölgelerin toprağındaki 137 Cs kirlilik düzeyi 1986 yılı için ortalama olarak 6 kBq/m² civarında bulunmuştur.
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Pazar-Hopa arasındaki kıyı şeridinde yer alan, bulutun geçişi sırasında yoğun yağış alan yerlerde aktivitenin 181 kBq/m²’ye ulaştığı sıcak noktalar tespit edilmiştir.
Tehlike durumu TAEK Başkanlığı tarafından yönetilmiş, bu kapsamda 24 saat çalışmak üzere ekipler kurulmuştur. Yapılan çalışmalarda, radyoaktif bulut hareketleri hakkında düzenli ve sürekli bilgi almak üzere Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve mevcut imkânlarını kullanarak yaptıkları radyasyon ölçüm sonuçlarını TAEK’e bildirmek üzere Genelkurmay Başkanlığı ile koordinasyon sağlanmıştır.
3 Mayıs 1986 günü TAEK Başkanı tarafından Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ve Anadolu Ajansı aracılığı ile alınması gerekli önlemler konusunda kamuoyu açıklaması yapılmıştır. Söz konusu açıklamada;
Kazanın dünya çapında büyük boyutlar göstermesi üzerine konunun bir hükümet yetkilisi tarafından takip edilmesi için Başbakan’ın emri ile Sanayi ve Ticaret Bakanı başkanlığında 26 Mayıs 1986 tarihinde “Türkiye Radyasyon Güvenliği Komitesi” kurulmuştur.
Komite üyeleri; Başbakanlık, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Sağlık Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlıkları ile Çevre Genel Müdürlüğü yetkililerinden teşkil edilmiştir.
Sonuçta; Çernobil kazasının temel nedeni güvenlik kültürü eksikliğiydi. Sorumlular deney planlanırken ve uygulanırken işletme prosedürlerine uymamış, reaktörün tasarım özellikleri de kazanın boyutlarının büyümesine neden olmuştur.
Çernobil reaktörünün, güvenlik kültürü eksikliği ile birleşerek tarihin en büyük kazasına yol açmasına sebep olan bazı önemli tasarım özellikleri bulunmaktadır.
Bunlardan ilki, özellikle düşük güçlerde çalışırken, reaktör soğutucusunun buharlaşmasının artmasıyla birlikte reaktör gücünün yükselmeye başlaması ve bu durumun bir kısır döngüye yol açmasıdır.
Kazanın boyutlarının bu kadar büyümesine yol açan asıl eksiklik ise reaktörlerde bulunan ve bu tip bir kazada radyoaktif maddelerin çevreye salınımını engelleyen koruma kabı binasının bulunmayışıdır. Eğer bu yapı bulunmuş olsaydı böylesi bir kaza sonucunda bile sadece reaktör kaybedilecek, tüm dünyada milyarlarca dolar tutan acil durum önlemlerine gerek kalmayacaktı.