KBRN Derneği Yönetim Kurulu Üyemiz ve Kurumsal İlişkiler Direktörümüz Sümeyra Uçar’ın 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde yayınlanan “KBRN Tehditleri Bilinci ve Güncel Stratejik Önemi” başlıklı yazısına aşağıda yer verilmiştir.
KBRN (Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik, Nükleer)tehditleri; kimyasal maddelerin (zehirli gazlar ve kimyasal silahlar), biyolojik ajanların (bakteri, virüs, toksinler), radyolojik maddelerin (radyoaktif materyaller) ve nükleer silahların kullanımını veya kaza ile salınımını içermektedir.
KBRN, disiplinler arası bir alan olup kimya, biyoloji, fizik, tıp, mühendislik ve güvenlik gibi çeşitli disiplinleri kapsamaktadır. Bu tehditlerin büyük bir kısmı görünmezdir, bu da onları tespit etmeyi dolayısıyla müdahale etmeyi zorlaştırır. KBRN tehditleri, modern dünyada karşı karşıya olduğumuz en karmaşık ve yıkıcı güçlerden biridir. Bu tehditler, sadece savaş alanlarında değil, aynı zamanda sivil toplumda da büyük riskler oluşturmaktadır. Tarih boyunca, bu tür tehditler büyük insani ve çevresel felaketlere yol açmıştır. Örneğin I. Dünya Savaşı'nda kimyasal silahların kullanımı, II. Dünya Savaşı'nda Hiroşima’ya atılan “Little Boy” isimli Uranyum-235 tipi atom bombası ve Nagazaki'ye atılan “Fat Man” isimli Plütonyum-239 atom bombası gibi nükleer bombalar ve daha yakın tarihlerde Suriye'de 2013 yılında “Sarin Gazı” ile gerçekleştirilen Guta Saldırısı ile 2018 yılında “Klor Gazı” ile gerçekleştirilen Duma Saldırısı gibi kimyasal saldırılar, KBRN tehditlerinin yıkıcı potansiyelini göstermiştir.
KBRN tehditlerine karşı toplumsal bilinç ve hazırlıklı olma durumu, bu tür tehditlerin etkilerini azaltmada kritik bir rol oynamaktadır. Eğitim programları, tatbikatlar ve farkındalık kampanyaları, toplumun her kesiminde KBRN tehditlerine karşı bilinç düzeyini artırmaya yardımcı olabilecektir. Ayrıca, hükümetler ve uluslararası örgütler, KBRN tehditlerine karşı önleyici ve müdahaleci stratejiler geliştirmeli ve bu stratejileri etkin bir şekilde uygulamalıdır. Bu tehditlere karşı bilinçlendirme, sadece hükümetlerin değil, aynı zamanda sivil toplum örgütlerinin ve bireylerin de katılımını gerektirmektedir. Eğitim programları, okullarda ve işyerlerinde KBRN tehditleri hakkında kamu bilincini artırmayı hedeflemelidir. Ayrıca yapılacak tatbikatlar ve simülasyonlar ise acil durumlarda nasıl hareket edileceğinin pekiştirilmesi açısından önem arz etmektedir. Özellikle ABD ve Avrupa'da, KBRN tehditlerine karşı hazırlıklı olma ve müdahale kapasitelerini artırmaya yönelik çalışmalar sürmektedir. Yine medya ve sosyal medya kampanyaları, geniş kitlelere ulaşarak KBRN tehditleri hakkında farkındalık yaratabilecektir. Hükümetler, KBRN tehditlerine karşı önleyici tedbirler almalı ve bu tedbirleri etkin bir şekilde uygulamalıdır. Bu, ulusal güvenlik politikalarının önemli bir parçası olmalı ve savunma harcamaları içinde önemli bir yer tutmalıdır. Uluslararası örgütler, KBRN tehditlerine karşı küresel işbirliğini teşvik etmeli ve uluslararası anlaşmaların uygulanmasını sağlamalıdır. Örneğin Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT), bu tür tehditlerle mücadelede önemli rol oynamaktadır.
Küresel güvenliği tehdit eden günümüz tehditlerinden biri de RN tehlikesidir yani Radyolojik ve Nükleer tehlikelerdir. Rusya ve NATO arasındaki gerilimler, nükleer silahların sıkça gündeme gelmesine neden olmuştur. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve NATO'nun Ukrayna'yı hem askeri hem de ekonomik açıdan desteklemesi, bu iki güç arasında ciddi çekişmelere yol açmıştır. Bu durum, Rusya'nın sert tepkisine yol açmış ve iki taraf arasında nükleer tehditlerin gündeme gelmesine sebep olmuştur. Karşılıklı restleşmeler ve tehditler, nükleer silahların stratejik caydırıcılık rolünü daha da ön plana çıkarmıştır. NATO'nun Doğu Avrupa'da askeri varlığını artırması ve Rusya'nın nükleer başlıklarını Belarus gibi müttefik ülkelere konuşlandırması, bu tehditlerin ne kadar yakın ve gerçek olduğunu gözler önüne sermektedir.
Yine geçtiğimiz günlerde Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky, Rusya'nın Zaporijya Nükleer Santrali'ne yönelik bir saldırı düzenleme planları olduğunu iddia etmiştir. Zelensky, Rusya'nın santrale bir "terör saldırısı" düzenleyerek radyasyon yayma senaryosunu değerlendirdiğini öne sürmüş, Ukrayna istihbaratının bu saldırıya dair bilgileri topladığını ve Rusya'nın her şeyi hazırladığını belirtmiştir. Bu iddialar, Rusya'nın kontrolündeki santralin Avrupa'nın en büyük nükleer tesisi olması ve bölgedeki sürekli çatışmalar nedeniyle büyük endişe yaratmakta.
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Zelensky'nin iddialarını yalanlayarak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) kısa süre önce tesiste incelemeler yaptığını ve her şeyin kontrol altında olduğunu söylemiştir. IAEA Başkanı Rafael Grossi'nin de Rusya'da, Rusya'nın nükleer ajansı başkanı ile görüşmeler yapmak üzere bulunduğunu belirtmiştir.
Zelensky ayrıca, Rus kuvvetlerinin santralin bazı bölümlerine patlayıcılar yerleştirdiğini ve bu patlayıcılarla santrale bir saldırı simülasyonu yapmayı planladıklarını iddia etmiş, Kremlin ise, Ukrayna'nın sabotaj yapma ihtimaline karşı tedbirler aldığını ve olası bir sabotajın sonuçlarının felaket olabileceğini ifade etmiştir. (euronews) (The Moscow Times) (The Independent).
Bu gelişmeler, Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimi artırırken, bölgedeki güvenlik risklerini de gündeme taşımaktadır. Zaporjya Nükleer Santrali, 2022 yılında Rus kuvvetlerinin eline geçmiş ve o zamandan beri çatışmaların merkezinde yer almıştır. Hem Ukrayna hem de Rusya, santral çevresindeki saldırılar nedeniyle birbirlerini suçlamış, bu da Avrupa'da büyük bir nükleer felaket riskini artırmıştır.
Yazan: Sümeyra UÇAR