+90 532 282 67 59

"Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur."
(Mustafa Kemal Atatürk)

27 May 2020
0 yorum
2293

Akciğer İrritanları

Akciğer irritanları: Akciğerler başta olmak üzere deri ve gözlerde karakteristik semptomlar oluşturan, kimyasal savaş amacıyla kullanımlarında non-kardiyojenik akciğer ödemi, bronkospazm ve ölüm gibi ciddi sonuçları görülen toksik maddelerdir. Akciğer İrritanları ( Boğucu Gazlar ) grubunda klor (CL), klorpikrin (PS), fosgen( CG) ve difosgen (DP) gibi harp maddeleri tanımlanır.

Klor ve Fosgen, boya, ilaç, herbisit, insektisit, metal cevher ekstraksiyonu, sentetik köpük, reçine, polimer ve klorlama amacıyla birçok organik bileşiğin hazırlanmasında ve imalatında endüstriyel olarak kullanılmaktadır.

Akciğer irritanlarından etkilenme ajana ait faktörler ve kişiye ait faktörler olarak ikiye ayrılmaktadır. Ajana ait faktörlerde; ajanın fiziksel ve kimyasal özellikleri, suda çözünürlük, ajanın reaktivitesi ve maruziyet yer almaktadır. Kişiye ait faktörlerde ise kişinin solunum parametreleri, savunma mekanizmaları ve öncesinde mevcut hastalıkları yer almaktadır.

Klor gazı;
Periyodik tabloda 17 atom numaralı element klor olarak geçmektedir. Antik Yunan dilinde khloros olarak geçmektedir. Sarı yeşil görünümünde havadan iki buçuk kat daha ağır bir gazdır. Oda sıcaklığından gaz formunda iken – 34 dereceden yukarda sıvı formunda olarak bulunmaktadır. Klor gazı maruziyetinde oluşan semptomların konsantrasyon seviyesi;

1-3 ppm : Mukus membranları ve gözde irritasyon
5-15 ppm: Pulmoner semptomların başlangıcı
430 ppm: Fatalite (30 dk içinde )
Klor gazı maruziyetinde kabul edilebilir maruziyet limitleri;
Kısa süreli maruziyette; 15 dk. aşmayacak şekilde 1 ppm
Uzun süreli maruziyette; 6 sa. aşmayacak şekilde 0.5 ppm
Klor gazı maruziyetinde fatalite limitleri;
400 ppm maruziyette 30 dk. içinde
1000 ppm maruziyette birkaç dk. İçinde

Patofizyoloji; Klor gazının toksik etkisi su ile reaksiyona girdikten sonra hipoklorik asit ve hidroklorik asit oluşumundan dolayıdır. Bu oluşan iki asit daha sonra oksijen radikalleri ile etkileşime giriyorlar. Sonucunda asitler ve serbest radikaller hücre duvarlarına, enzim sistemlerine ve amino asitlere zarar veriyorlar. Bu verdikleri zarar da karşımıza histolojik olarak bronşiyal ödem, epitel hücrelerinde deskuamasyon, erezyon ve lokal nekroz odakları olarak karşımıza çıkıyor.

Fosgen (CG);
Çimen (yeni kesilmiş) veya küflü saman kokuludur. Karbonmonoksit (CO) ile klor (Cl) dan ışıkta meydana gelir. Oda sıcaklığında gaz formunda olan renksiz bir gazdır.
Fosgen maruziyetinde oluşan semptomların konsantrasyon seviyesi;
1 ppm: Asemptomatik ve minimal semptomlar
4-10 ppm: Solunum yolu ve gözlerde irritasyon
500 ppm/dk veya 3 ppm 170dk maruziyet veya 20 ppm 17dk; Letal fosgen dozu
Patofizyoloji; Fosgen patofizyolojisi hidroklorik asite bağlanmıştır ancak yetersiz kaldığı görülmüştür. Fosgen 800 kere daha HCI göre toksiktir; Koenzim-1 inhibisyonu yapar ancak HCl yapmaz; Ketene maddesi fosgene toksisite açısından benzemektedir ancak yapısında Cl olmadığı için HCl oluşturmasa bile yine de toksisitesini ortaya koyar. Ayrıca fosgen su haricinde; -NH2, – OH, – SH grupları ile de etkileşime girerek toksisite oluşturur hatta sudan daha hızlı reaksiyona girerler.

AKCİĞER İRRİTANLARI TEDAVİ YAKLAŞIMI

  • Antidot tedavisi yoktur dolayısıyla destek tedavisi doz bağımlı olarak uygulanmaktadır. * Maruziyet bölgesine yönelik dekontaminasyon işlemi yapılmalıdır.(Cilt ve göz irrigasyonu ) * İhalasyon maruziyetinden sonra mutlaka yatak istirahati uygulanmalıdır ve tedavi yatan hasta olarak verilmelidir. * Oksijen terapisi uygulanmalıdır. Cevap alınamayan hastalarda entübasyon gereklidir. *Ampirik antibiyotik tedavisi başlanmamalıdır gelişen sürece göre durumu değerlendirilmelidir. (Ampisilin 2g 3-4 gün ) * Solnum hacmi ve sayısı ve kan pH değeri kontrol altında tutulmalıdır. * Tampon çözeltiler gelişen asidozu engeller. Asidoza bağlı oluşan hiperventilasyon ve artmış solunum sayısı iyileştirilir. Bazen önlem maksadıyla tampon çözeltiler gerekli olabilir. * Pozitif basınçlı Oksijen ventilasyonu: Kollabe olmuş alveolleri açmakta ve kanın oksijenlenmesini arttırmaktadır. Ancak alveolar rüptür gelişmemesine dikkat etmek gerekir. Araştırmalarda en etkileyici yarar bunda görülmüştür.
  • Sedatifler ve ağrı kesiciler: Hafif olgularda rahatlama sağlar. Ayrıca bedenin Oksijen açlığını azaltırlar. Pulmoner ödem gelişen her ağır olguda önerilmektedir. Masal metabolizmayı azaltarak Oksijen isteğini azaltılar ancak solunum merkezi depresyonu da yapabilmekteler. (morfin) Hayvan deneyi çalışmalarında pozitif sonuçları görülmüştür. * Steroidler: ARDS gelişiminden sonra yüksek dozlarda steroid kullanımı önerilmiştir. * Bronkodilatörler;
    Aminofilin (Teofilin)
    Aminocardol 100 mg tb: 2-3×1-2 tb.
    240 mg amp: 20 dk.da damardan
    Beta 2 agonistler;
    Isoproterenol (Asteral dil altı tb: 3×1)
    Salbutamol (Ventolin inhaler/tb/amp)
    N-Asetil sistein;
    Asist caps : 3×1
    Nac effervesan tb: 1×1